Abstract: The earthquake that occurred in Türkiye and Syria on the morning of 6, February 2023 has raised questions about the jurisprudential matters related to the earthquake in the Book of Prayer. The research adopted the comparative, analytical, and inductive approach. The research dealt with several issues, including: firstly, the legitimacy of prayer and sermon at the time of the earthquake, and the majority of jurists agreed that prayer when the earthquake occurs is legitimate. The Malikis, on the other hand, said that prayer at the time of the earthquake is disliked, as evidenced that nothing was reported neither from the Prophet (PBUH) nor from his companions in that. The majority's basis for their permission to pray at the time of an earthquake was that it was reported by companions such as Aisha, Ibn Masoud, and Hudhaifa bin Al-Yaman. Also, it was reported that Ibn Abbas prayed for the earthquake in Basra. Also, they argued that the reason for which the eclipse prayer was legislated stands for the earthquake as well. In addition, when the Prophet (PBUH) prayed the eclipse prayer, he justified his action by saying that it is a sign from Allah with which he frightens the servants, and if we look at this reasoning, we find that the earthquake is more intimidating than the eclipse, and this opinion is more correct. As for the sermon, they provided that the sermon is not legislated when the earthquake occurs because nothing has been mentioned about it. Second, the majority of jurists provided that the prayer when the earthquake occurs is like other supererogatory prayers, two rak'ah with one bowing and two prostrations in each rak'ah. While the Hanbalis held that it should be like the eclipse prayer, two rak'ah with three bowings and two prostrations in each rak'ah, as reported by a number of the Companions. The researcher goes with that the prayer at the time of the earthquake should be like the eclipse prayer, preferring the saying of the Hanbalis for the strength of their evidence. The prayer can be performed individually or in a congregation, and the congregational is better if possible. Third, the surah that should be recited are Al-Baqarah, Al-Imran, An-Nisa' and Al-Ma'idah respectively or according to the amount of those surah. Fourth, interrupting prayer when an earthquake occurs is permissible for fear of life or property. Fifth, The occurrence of an earthquake or its aftershocks is an excuse for not attending the Friday and congregational prayers. Sixth, it is Sunnah (desirable) to recite takbeer, seek forgiveness, and repent when an earthquake occurs. Also, it is desirable to supplicate when an earthquake occurs. Seventh, it is desirable to escape from earthquake areas and homes and to go to empty places, as Omar said to the people of Medina that he would leave them if the earthquake occur again. Eighth, the one who dies under the rubble is a martyr under the provisions of the hereafter and the reward that he will receive. As for the provisions of this world, such as washing and shrouding him and performing funeral prayer for him, the provisions of the martyr of battle do not apply to him. Rather, the provisions of the deceased apply. Thus, it is evident how the Islamic rules do not only deal with the general and routine aspects of life, but also provide guidance in the case of facing extraordinary situations by dealing with the jurisprudential provisions related to emergencies and extraordinary situations that rarely happen. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
Abstract: Türkiye ve Suriye'de 06.02.2023 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle fıkıh kitaplarında geçen depremle irtibatlı hükümlerin araştırılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu araştırmam fıkıh kitaplarının namaz bölümünde yer alan deprem konusundaki fıkhî hükümleri ele almaktadır. Mukayeseli araştırma ve analiz yönteminin kullanıldığı. Çalışmada aşağıda belirtilen fikhî meseleler incelenmiştir: Namaz ve hutbe: Cumhur deprem esnasında kılınan namazın meşru ve geçerli olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Malikîlere göre deprem esnasında namaz kılmak mekruhtur, çünkü bu konuda Hz. Peygamber ve sahabeden herhangi bir hadis ve hüküm varid olmamıştır. Cumhurun bu konudaki delili. İbn Abbas'in Basra'da deprem için namaz kıldığına dair gelen rivayettir. Yine onun dışındaki diğer bazı sahabilerin de deprem namazı kıldıklarına dair muhtelif rivayetler bulunmaktadır. Örneğin Hz. Aişe, İbn Mes'ud ve Huzeyfe b. el-Yeman (r.a.)'ın da bu namazı kıldıkları rivayet edilmiştir. Cumhur kusuf namazının meşruiyetini gerektiren illetin aynı şekilde deprem namazı konusunda da mevcut olduğunu söylemiştir. Kusuf namazındaki illet, onun Allah'ın kullarını kendisiyle korkutup uyardığı bir ayet/delil olduğu şeklindedir. Bu illet depremde de söz konusu olup. hatta daha güçlü bir şekilde bulunmaktadır. Bu sebeple deprem olayı, kusuf olayına ilhak edilmektedir. Bizim kanaatimizce de bu görüş, delillerinin daha güçlü olması itibariyle tercih edilen görüştür. Fakihlerin tümü hutbenin meşruiyet gerekçesi olmadığını söylemişlerdir. Namazın kılınışı şekli: Cumhura göne -i Fukaha deprem namazı diğer nafile namazlar gibi iki rekat olup her rekatında 1 rükû ve 2 secde bulunan bir namazdır. Hanbeliler de bu namazın kusuf namazı gibi kılınacağı ve her rekatta da 3 rükû ve 2 secde olduğu görüşüne sahiptirler. Bu konudaki delilleri de sahabeden varid olan rivayetlerdir. Bu namaz da münferiden kılındığı gibi cemaatle de kılınabilir. Ancak imkan bulunduğunda cemaatle kılınması daha efdaldir. Bizim tercih ettiğimiz görüş de budur. Zira dayandığı delilleri sahabe-i kiramdan nakledilen güçlü deliklerden müteşekkildir. Deprem namazında okunacak sureler: Bu namazda zamm-i sure olarak Bakara, Ali İmran, Nisa ve Maide sureleri mushaf tertibi üzere okunur. Şayet bunlar okunmazsa başka surelerden bunların miktarı kadar okunur. Deprem esnasında namaza ara verme veya bozma hususu: Bu durumda nefis ve mal kaybı korkusundan dolayı namazı kesip ara vermek caizdir. Nitekim fakihler başka durumlarda da can ve mal emniyetinde nedeniyle namaza ara vermenin caiz olduğunu belirtmişlerdir. Deprem esnasında cuma ve cemaate gitmeme durumu: Depremin meydana gelmiş olması cuma ve cemaate gitmemeye özür olarak değerlendirilir. Çünkü deprem meydana geldiğinde ve daha sonra da artçılarıyla devam ettiğinde bu durum cuma ve vakit namazları konusunda camiye gitmeyenler için bir özür teşkil eder. Deprem esnasında tekbir, zikir ve dua konusu: Deprem eEsnasında tekbir getirmek, istiğfar etmek, Allah'a sığınıp dua etmek sünnettir. Sünnet oluşu ise insanların Allah'ı anmaktan gafil olmamaları gerektiği seklinde bir illet ve hikmete dayandırılmıştır. Deprem bölgelerinden başka yerlere taşınmak: Deprem bBölgelerinden ve depreme uğramış evlerden kaçmak, bu evleri terk etmek ve emniyetli boş mekanlara sığınmak müstehaptır mustahabtır. Bu konuda delil olarak da Hz. Ömer'in, kendi hilafeti döneminde gerçekleşen depremdeki tavrı kabul edilmektedir. Hz. Ömer bir kez daha deprem olduğu takdirde kendisinin Medine'den çıkacağını sahabilere haber vermişti. Depremde ölenlerin hükmü: Depremde vefat edenler ahiret hükümleri itibarıyla şehittir. Ancak yıkama, kefenleme, cenaze namazının kılınması gibi dünya hükümleri açısından normal cenaze hükümlerine tabidirler. Fakihler bu içtihadı Hz. Peygamber Efendimizden gelen bir rivayete dayandırmaktadırlar. Bu araştırmamız neticesinde fıkıh kitaplarımızın insan hayatının sadece genel ve rutin yönleriyle ilgilenmediği, nadiren de olsa rastlanılan acil ve olağanüstü durumlarla ilgili içtihadı hükümleri de ele alarak insanlara yol gösterip olağanüstü durumlar karşısında kolaylık sağladığı tesbit edilmiştir. [ABSTRACT FROM AUTHOR]
No Comments.